Ataletin Durağan Ritmi ve Uyuşturucu Etkisi

Category: Denemeler, Eserler, Kitap Yorumu 42 0

Eylemsizliğin ağırlığı; öngörüsüzlük; geçen her günün, bugünü ve yarını yutması… İşte atalet! Güzel günleri beklemek adı altında ya da bahanesi altında bizi asıl mutlu eden ve parça parça yolumuza serilmiş olan o mutluluk taşlarını toplamayı akıl edemiyor ve hâliyle geleceğin o gıpta ile hayali kurulan huzuru da inşa edilememiş oluyordu.
Günlerin bir öncekiyle aynı olması, zamanın bir an için daha da genişlediği hissi uyandırıyor oluşu, insanı kandıran bir durum. Zamanın bitmezliği düşüncesi, ömrün uzun gelmesi, hareketsizleştiriyor, beklemenin o sersemleştirici etkisi altında sıkıştırıyor. İnsan, hep bekler fakat neyi beklediğini bilmeden bekler.
Fark edilmeyen bir şey var. Fark edilmiş olsa dahi teoride tabii ki, içinde soluklanılan monotonluk, ömrü daha hızlı yer, yutar. Bunu ancak, yıllar geçince ve boşluk duygusunun, varoluşun anlamsızlığı bizi sardığında fark ederiz ve çok geçtir.
Yaş elli, yaş elli beş, yaş altmış; çürüme daha da hızlı gerçekleşiyor. Yaş yirmi iken zamanın bolluğu ve yaş otuz iken verimliliğin o kandırıkçı dili, gerçekleşmesini istediğimiz güzelliklerin çoğunu erteletir. O zamana, ana, kültüre ait fantazilerin peşine takar. Fantaziler… Ah, o anlık aldatanlar! Bunu demek bile yanlış! Neden mi? Suçlu değiller ki. Herkes, her şey, varlığını hayatta tutar, kendini gerçekleştirmeye çalışır. Onlar anlık zevk vericiliğini gerçekleştiriyor sadece ve, onu seçen sensin!
Tatar Çölü kitabında Drogo, takıntılarından, korkularından oluşturduğu kalesinden çıkmaya bir türlü cesaret edemeyişinde sığındığı zaman tanımı şuydu: “Önünde öyle çok zaman vardı ki! Tek bir yıl bile ona bitmez tükenmezmiş gibi geliyordu oysa güzel yıllar henüz başlamaktaydı; yıllar sonu gözükmeyen sınırsız bir diziye, insanın uğruna biraz sıkılmayı göze alabileceği hâlen hiç el değmemiş ve görkemli bir hazineye benziyordu.” Ve beklediği zaman uzadıkça; aylar, yıllar geçtikçe, “Muhakkak farklı bir şeyler olagelmeli, öyle bir şey ki insan: Artık sonuna gelmiş olsam bile beklemeye değmiş diyebilmeli,” diyordu ve devam da ediyordu ömür tükenmeye.
Ve atalette son vuruş: İnsan durağanlığa alışıyordu her şeye alıştığı gibi. Dururken, beklerken gerçekleşmeyen isteklerin yokluğuna da, yokluğunun verdiği kırıklığa da, olamayacağına da alışarak istemeyi de bırakıyor, hayal kurmayı da, çabalamayı da…
İstenmeden seçilen ve yaşanan çirkin talihin sonunda Dino Buzzati’nin şu sözü de cuk diye oturur: “Kargalar yuva yapar, kırlangıçlar gider.”

27050cookie-checkAtaletin Durağan Ritmi ve Uyuşturucu Etkisi

Related Articles

Add Comment