Birkaç Hayatî Önerme

Category: Danışmanlık >, Denemeler, Psikoloji 39 0

Acı çekmeyenler ve kaçanlar iyi uyuyordu. Acı çekenler ise hep uykusuz ve yaşıyorlardı: korkularını, savaşlarını, duygularını…

Uyku, yarı bir ölümdü; canı tatlı olanlar ve korkak olanlar, gerçek ölüm yerine uyumayı seçerdi. Günde en az on iki saat kıpırtısızca…

Ben çok öldürüldüm yaşarken diyenlerin, kendi yığdıkları cesetler üzerinde nasıl yükseldiğini izliyoruz sessizce…

Bir insan sesle en çok neyi kirletiyorsa sana o yerden saldıracaktır. Bombanın vücudunu parçalara ayırmadan hemen önce kulak zarını patlatması gibi…

En çok rüya görenlerin ne çok zevk ve güç peşinde koştuğunu da görüyoruz. Bilinç dışımda yaşayabilen bilincimde de yer almayı hak eder, der.

Birinin isteklerini ne kadar kolay ve onun çabalamasına fırsat vermeden gerçekleştirirseniz o da ömür boyu herkesin kendisine hizmet etmesini bekler.

Hiçbir insan çok zorlu şartlarda yaşarken şaşırtıcı bir sabra sahip olamaz; eğer çok sabırlı olduğunu görüyorsanız sizi umursamıyordur.

Evin kapısı ne kadar çok tıklanıyorsa o derece yalnızlıktan uzaksındır. Yalnızlık şikâyetin sadece şımarıklık ya da mağdur rolü oynuyor olmandır.

Yalnızlığı seçen biri alkış toplamaz; sahneden inmeyen kişi, yalnızlıktan korkuyordur.

Biri devamlı gelip ben isteyerek yalnızlığı seçiyorum diyorsa o yine yalnız değildir; konuşabildiği sen varsın ya da o anlattıkları kişiler…

Yalnız olan konuşmaz, anlatmaz; çünkü dinleyecek kimsesi yoktur.

Âşık olanın sesi yoktur, ateş sessizce yanar ve ilerler. Biri aşkını çok bağırıyorsa eğer katlettiği kişinin acısının sesini bastırıyordur.

Sevdikleri dışındaki insanlara yardım eden biri varsa etrafınızda, emin olun, sadece gösteri yapıyordur.

Narsist kişiden kurtulmanın yolu, onu terk etmek değildir; onun sizi terk etmesini sağlamaktır.

Her çok kitap okuyanın farkındalığı yüksek değildir; sahip olamadığı algıyı, sahip olanlardan alarak taklit ediyor olabilir.

Alkışlayan bir kitleye sahip olan her kişi, örnek bir hayat yaşıyor ve her konuda bir bildiği vardır, diye algılanmamalıdır. Kiminin sadece sesi güzeldir.

Patolojik kıskançlık, patolojik öfke, patolojik sevgi olduğu gibi patolojik sabrı gördüğünüzde durun ve geri dönün. Zaman geçtikçe güçlenen ve sessizce bekleyen ve planlanan bir nükleer saldırı olabilir.

Birinin gerçekleri mi yoksa yalanları mı konuştuğunu anlamak için onu biraz yalnız bırakın; yalnızlık korkusu, tüm gerçeği açığa çıkarır, öz neyse görünür olur.

Özgürlük nidaları yükselen kişinin kaçtığı da, koştuğu da yer aynıdır.

Sürekli ilkelerinden bahseden kişi, sizin sınırlarınızı umursamıyordur. Önemli olan kendi sınırlarının aşılmamasıdır.

Olgunluğu, tutarlı söz ve davranışın olduğu yerde arayın. Tutarsızlığı savunan kişi, kendi kusurlarını örtecek hipotezler üretiyordur. İlgi neyse kanıtlar da onu sarmalar; bir şeyi, bir şeye uydurma, her zaman mümkündür. Çünkü olasılıklar esnektir.

Çok konuşan duymaz, derler, doğrudur; çokbilmişin olduğu yerde siz var olamazsınız.

Hırs ve dipsiz kanaat arasındaki ölçüyü bulamayan, istediği şeylerin bitkisel hayatta kalmasını izler ve istemediği şeylerin de devamlı göz önünde bittiğini yaşar.

Sadece ne kadar değerli olduğuyla ilgilenen ama eğri büğrü yanlarını tanımadan ve hangi tarafının baskın olacağını seçemeyende olgunlaşma yoktur.

Biri, birilerine karşı çok övülüyorsa, övülen kişide gizlenmeye çalışılan bir sorun var demektir; bir tür dikkat dağıtma taktiği.

Kendini sevilmeye değer görmeyen, hiç sevilmemiş insanlar, bir gün çok sevildiğinde bunu hak etmediğini ve hâliyle karşı tarafın da kendi gibi değersiz olduğunu düşünerek acımasızlaşır. Sonunda iki taraf da sevgisiz kalır.

İlişkilerde iki temel norm: ya birbirimize uyumlu hâle gelmeyi kabul etmek ya da örtük olarak birbirimizi yok etmek konusunda anlaşmak.

Bireyin kendi normlarını dayatması, paylaşılabilinecek güzel şeyleri mahvetmenin bir yoludur.

Duyarlılık, sosyal medyada yapılan paylaşım sayısının oranıyla, yazıp çizme ya da retorik seviyesiyle doğru orantılı değildir; karakter gelişimiyle, eğitimin özümsenmesi ve pratikte yaşanmasıyla doğru orantılıdır.

Aptal olmak, bir seçim değilken; aptallık, bir seçimdir.

İçgüdülerine teslim olmamasını sağlayan vicdan pompalarını ve ölçüyü sağlıklı seviyede tutan farkındalık süzgecini devamlı temiz tutan canlıya “insan” denir.

Bir dikkat dağıtma taktiği daha: sahip olunamayan erdemin kötülenmesi, küçümsenmesi ile insanoğlunun rahatlaması. Böylece suçlayarak suçluluğunu gizlemiş olur.

Sorumluluk almak ve bir bedel ödemek istemeyen kişi, anlam üretmez. Bedel ödemek, bazı şeyleri kaybetmeyi gerektirir ve çoğu insan, sahip olduğu hiçbir şeyi kaybetmek istemez, kazancının oranı ne kadar kaybından fazla olursa olsun.

Kesinkes hayatî bir çıkarım: Teorik bilgicilik, pratik bilgiciliği yenemez.

Sürekli ünlü filozof, şair, bilim insanının sözleriyle konuşanların, söyleyecekleri bir şeyleri yok demektir.

Sanatı teşhircilik için kullananlar ile estetik yanlıların röntgenciliği, ürkütücü bir ikilidir ve toplumu, aileyi, manevi değerleri, insanlığı parçalayıcı bir alan sunar.

Mitoman, kendi dünyası dışındaki tüm dünyalara kapalıdır; ne kadar mükemmel bir bilim insanı da olsanız -kabaca, tanrı bile olsa kendisine konuşan- inanmaz. Anlatmak nafile.

Tüm söylediklerimin olasılığına kanıt ise, “Kanıtın yokluğu, yokluğun kanıtı olduğu anlamına gelmez,” diyerek siz sadece bunları bir düşünün, derim.

27720cookie-checkBirkaç Hayatî Önerme

Related Articles

Add Comment